Kesin tarihi bilinmemekle birlikte, mevcut durumunun 19. yüzyıl başlarında inşa edildiği düşünülen yapı 1922 yılındaki mübadele öncesi, Kaleiçi’nin güneyinde Panhagia Kilisesi olarak bilinen ve kentte yaşayan Rumlar’ın en büyük dinsel yapılarından biridir.
Mübadele sonrası bir süre dinsel işlevinden uzak, önce Kaleiçi ve civarında toplanan tarihi eserlerin korunduğu depo, sonraları ise Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan yapı, bu işlevini 1934 yılına kadar sürdürmüştür.
Müzenin Kaleiçi’nin bir başka mekanına, Yivli Minare Külliyesi’ne taşınması sonrası cami olarak kullanılmaya başlanan yapıya 1958 yılında bir minare eklenmiştir; bu süreçte, yapının kuzey köşesinde yer alan çan kulesinin gövdesinin büyük bir bölümü de korunmuştur.
Yapı, yakınlarındaki Kesik Minare Camii gibi, kilise olarak inşa edildiği dönemde tam olarak doğu-batı yönünde konumlandırılmamıştır. Özde güneydoğu-kuzeybatı istikametinde uzanan dikdörtgen bir plana sahiptir. Üst örtüsü oluklu kiremit örtülü ve beşik çatılıdır. Yapıya giriş kuzey ve güney yönlerdeki uzun yüzlerde yer alan birer kapı ile sağlanmaktadır.
Kuzeydeki cephe yapının ana girişidir ve buradaki kapı güneydekine oranla daha ihtişamlıdır; iki sivri kemerli kapının her iki yanındaki burmalı sütunlar üst kemeri taşımaktadırlar. Bu yöndeki cephe boyunca ayrıca, taştan imal edilen bir oturma bankı uzanmaktadır. Yapı içte iki sıra halinde beşer sütunun ayırdığı üç nefli bir bazilika tipindedir. Dışta beşik çatı gösteren üst yapı, içte girişlerin eksenindeki 4 sütunun taşıdığı merkezi bir kubbeye ve tonozlar ile örtülmüştür. Yapının kilise olarak tasarlandığı yönünün geleneksel kilise yönünden sapması, camiye dönüştürülmesinde kolaylık sağlamış; mihrap apsisin içine inşa edilmiştir.
Konum 📍